KARANLIKDERE

Saturday, March 09, 2024

Kaçkarlar Pist-dışı

22 Şubat 2024 öğlen saatlerinde İstanbul’dan yola çıkan otobüs ile ertesi gün 10:00 gibi Artvin’e vardıktan sonra, Yusufeli ilçesine giden minibüs ile aktarma yaparak, Olgunlar yaylasına erzak götüren bir araca yetiştim, 54 km’lik yolu 1.5 saat içinde alarak, Sarıgöl - Barhal (Altıparmak) yolu ile Yaylalar’a ulaştım. Yaylalar - Olgunlar arasındaki yol, buzlu ve daha dik olduğundan beni karşılayan İsmail bey’in arazi aracına geçerek, İstanbul'dan haraketimden tam 24 saat sonra, Kaçkar Pansiyon’a vardım. Kış mevsiminde özellikle yolun bu kısmında düşen taş ve çığlar, zaman zaman yolu kapatabiliyor.

Kaçkar Pansiyon, Olgunlar’da kışın konaklayabileceğiniz tek yer ve mütevazı koşullarda olsa da kalanların sıcak su, elektrik, ısınma ve yemek ihtiyaçlarını karşılıyor. Pansiyondaki yabancı misafirler, şirketin pist dışında kayak yapmak için gelen müşterileri. Şirket rehberleri gelenleri Kaçkar dağlarının uygun yamaçlarına paletli kar aracı ya da tırmanarak çıkartıp, emniyetli şekilde kaymalarını sağlıyor. Aynı helikopterli kayakta olduğu gibi, ulaşılması zor yerlerden kayabilmek, bu şekilde daha ucuz.

Grubun emniyeti için rehberin talimatlarına uyulması zorunlu. Tüm katılımcıların basınçlı hava tüpü ya da elektrikli bir pompa ile hızla şişen airbag kısmına sahip sırt çantaları (avalanche airbag) taşıması da öyle. Çanta içinde ayrıca sapı ayrılarak ufaltılabilen bir kürek ile olası bir çığın altında gömülü bir kazazedenin yerini bulmak için kullanılabilecek aluminyum ince borulardan birbirine eklenerek uzayan bir çubuk bulundurması da aynı şekilde şart. Diğer bir önlem de herkesin sinyal verecek şekilde açık durumda olduğu başlangıçta kontrol edilen ve çığa yakalanan bir kazazedenin yerini tespit etmek gerektiğinde de arama (search) moduna alarak ekranından yön ve mesafe bilgisi sağlayan bir çığ işaretçisi (avalanche beacon) taşıması zorunluluğu da var. Biz kar aracına binerek yola çıkmadan önce, rehberimiz 10-15 dakika bir süreyi ayırarak, benim bu aleti kullanarak sinyal gönderme modunda olan bir diğerini kısa süre içinde bulabileceğimi görmek istedi.

Bu deneme sonrası biz 3 kişi paletli aracın kabininde, rehber ve araç sürücüsü de ön tarafta, Güney yönüne dönerek araçla tırmanmaya başladık. Hızımız saate 10-15 km civarında, yol zaman zaman o kadar dik ki, ön taraftaki pencereden bulutları görüyoruz. Saatte 30 litre mazot tüketen 600 beygirlik bu paletli araç, bizi 2700 metre civarında bırakıyor. 45 dakikalık bu yolculuk sırasında aklımdan, bu çıktığımız yerden kayarak inmenin zorluğu geliyor. En kötü ihtimalle, aracın çıktığı yoldan geriye doğru kayarım ve bu şekilde bu sarp yamaçlardan inmek sorun olmaz diye aklımdan geçiriyorum.

Rehber, diğer arkadaşlarım ile daha önce kaydığı için, ilk inişi benim için daha tehlikesiz olduğunu düşündüğü bir yamaçtan yapmayı planladı. Yine de ilk inişte gerek bu tahta ile ilk kez kaymaktan gerekse de koşulların farklı olmasından dolayı istediğim gibi akıcı kayamadım. Toz karın yumuşak kesimleri ile daha önce kayanların izlerinin kesiştiği kısımlarda, karın sertliği aniden değişiyor, bu da dengeyi zorlaştırıyor. Daha sonraki inişlerde ise giderek daha rahat hissetmeye başladım. İlk günün Strava kaydına göre 6 kez bu şekilde aşağılarda paletli araçla buluşup binerek yukarı çıktıktan sonra, bu sefer daha yukarı bir noktaya, kayma düzeninden yürüyüş düzenine geçerek, tırmanmaya başladık. Bunu yapmak için, splitboard bağlamalarını kızaklarından çıkarıp, tahtayı birleştiren mandallar açılıyor ve bir çift tur kayağı gibi altlarına yokuş yukarı geri kaymayı engelleyen bir tür naylon - moher karışımı kumaş yapıştırılıyor. Bağlamalar da topuk kısımları hareket edebilecek şekilde yuvalarına kolayca takılıyor. Splitboard, bir tür tur kayağı haline geliyor. Rehber önde, biz onun gerisinde yaklaşık 300 metre irtifa kazandığımız bu 1 saatlik yürüyüş sonrasında sırt hattının 40-50 metre kadar aşağısında, olabildiğince uygun bir yer bulmaya çalışarak, yürüyüş düzeninden kayma düzenine geçtik. Önce parçaların altındaki yapışkan kumaşları (skin) çıkartıp, katlayıp çanta içine koyduk, batonlarımızı kapattık, bağlamaları söküp birleştirdiğimiz tahtanın üzerinde bir snowboard bağlaması olarak yeniden yerleştirdik ve kilitledik. Bu noktadan en aşağıdaki yola kadar kısa duraklamalar hariç 25 dakikada kaydık.

İkinci gün, geceyarısından daha sonra pansiyona İngiltere’den 12 kişilik yeni müşteri grubu geldi. Kar aracının tüm kapasitesini kullanacakları için sadece 1 kez, çıkışta onlarla aracı paylaşarak (bu sefer sürücü bölümüne oturdum) dün gittiğimiz noktaya tırmandık. Yola çıkmadan yürüyüş düzenine aldığımız tahtalarla, üç kişi, izleri takip ederek sırta doğru tırmanışa başladık. Kar, zaman zaman sertleşip, hafifçe yana kayma tehlikesi oluştursa da, krampon takacak kadar zor değil. Güneşli havada olabildiğince ince giyinip terlemeden, ~1 saat gibi sürede sırta vardık ve burada uzun bir mola verdik. Sırt hattına çıkan son bölümde, sağ tarafımda oldukça uzun, aşağıya yuvarlanırsam, beni durduracak hiçbir şeyin olmadığı yamaçtan tedirgin olsam da, düşmeyi aklıma getirmeden ilerlemeye çalışıyorum. Çok daha tehlikeli yerlere çıkarak kayanlar, kimbilir neler hissediyorlardır? Kaydığımız rotaya ve diğer bilgilere buradaki Strava kaydından bakabilirsiniz.

Üçüncü gün, daha pansiyondan çıkmadan tahtalarımızı yürüyüş düzenine geçirdik ve Dilberdüzü’ne doğru uzanan vadide Batı yönünde ilerlemeye başladık. Hafif eğim ve sert kar ile oldukça kolay başlayan yürüyüş, eğimin artmaya başladığı bölümlerde zorlaşmaya başladı. Soğuk hava yüzünden açılmış izlerin bir kısmında geriye değilse de yana doğru kaymamak için, krampon takmak zorunda kaldım. Gogovit vadisine girip olabildiğince yükseldik ve en yukarılarda bir mola verdik. Strava kaydına göre ~10 km civarındaki turumuz, ilk iki günden oldukça farklı karakterde oldu. Yürüyüş hızının üzerinde, dağlarda özgürce dolaşıp buralara gelebilmek, kendi gücünü kullanarak tırmanmak ve daha sonra da durmaksızın uzun mesafeleri kayarak geri dönebilmek, unutulmaz bir deneyim oldu. Mekanik tesislerin bulunduğu kayak merkezlerinde, önceden düzenlenmiş pistelerden tekrar tekar aşağıya kaymakla, kendi gücünüzü kullanarak belki de ilk kez sizin kayacağınız yerlere çıkıp kaymak arasında anlatılması kolay olmayan bir fark var. 

Dağlar, kış mevsiminde bizden daha da uzaklaşıyorlar. Buraları gezebilmek için daha fazla fedakarlık gerekiyor. Üstüne üstlük, ne yaparsak yapalım, kaçınılması bazen olanaksız tehlikeler de var buralarda. O yüzden sürekli olarak bunu göz önünde bulundurmak, bir şeyler yolunda gitmediği durumda yapacaklarımızı tekrar tekrar gözden geçirip, önlemleri almış olmak gerekiyor. Bu da hem eğitim hem de gereken araç gereci sürekli yanımızda bulundurmak demek ki, o yüzden buralarda kayabilmek bir azınlık ayrıcalığı. Umalım ki, Türkiye Dağcılık Federasyonu içinde faaliyet gösteren dağ kayağı ile ilgili birim, bunu önümüzdeki yıllar içinde değiştirebilsin.